2 Ekim 2013 Çarşamba

İnsanın Üşüdüğü Yer

Cevat Turan'ın kesintisiz öyküleri için derkenar:

İNSANIN ÜŞÜDÜĞÜ YER

2009 yılında Komşu Yayınları'ndan çıkan İnsanın Üşüdüğü Yer, Cevat Turan'ın ilk öykü kitabı. Öncesinde Usuldan Bir Hüzün (Çivi Yazıları) ve Gözlerine Sakla Beni (Günizi Yayıncılık) adlı iki şiir kitabı yayımlayan yazar, üçüncü kitabı İnsanın Üşüdüğü Yer'de bize, 8 öykü anlatıyor. Otobiyografik özellikler taşıması ve 80-90 yıllarını kapsaması hasebiyle bu öykülere bir çeşit 'dönem öyküleri' diyebilir miyiz bilmiyorum ama, dönemin ağır çalışma koşullarından devrimci karakterlerine, yoksulluk olgusundan birlikte hareket etme duygusuna kadar geniş bir yelpazeye yayıldığını ve 'insan-merkezli' bir yapıya sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bu yüzden, ne idealize edilmiş bir toplum, ne de salt didaktik/ajitatif bir söyleme yaslanmış devrimci karakterler görülebilir öykülerde; toplumsal dokuya ilişkin bütün ayrıntılar insana özgü korkularla verilirken, kaçınılmaz olarak karanlık ve kasvetli bir atmosfer oluşturulur okuyucunun çevresinde.

SOSYAL YAŞAMIN İŞKENCESİ

Kitabın ilk öyküsü olan "Sadece Ben Gördüm, Siz Uyuyordunuz", 'yavaş yavaş esen rüzgârın, ağaçların ölü yapraklarını boş ve sessiz sokaklara savurduğu' bir sonbahar gecesiyle açılmaktadır sözgelimi.
Yoksul ve devrimci bir karakter olan ben-anlatıcı, içinde yaşadığı kentin insanları gibi yalnız ve mutsuzdur. Bir memur kentidir bu kent; sanki 'herkes yorgun, omuzları düşük bir şekilde, bir gürültü yumağı gibi geçip gitmektedir' anlatıcının önünden (s. 9). "İnsanların yüzleri yarı karanlık ve korku içinde[dir]" ve onların mutsuzluğu, anlatıcıya 'yalnız olmadığını düşündürten bir bencillik duygusu verecektir' (s. 10).
Sabahın ilk ışıklarını bile görmeden dere kenarındaki uçurum kıyısına kurulmuş tek göz odalı gecekondusundan çıkıp geç saatlere kadar çalışan karakterin, akşamları iş dönüşü karşılaştığı birisi vardır: Bir bankın üzerine kıvrılmış, sokaklarda yaşayan sakallı ve kirli bir adamdır bu. Metnin küçük bir yerinde, anlatının alelade bir parçasıymış gibi gösterilen bu durum, aslında öykünün arakesitidir; çünkü devrimci karakterin, insanlara ve hayata yönelik çelişkili bakış açısını sorgulamasına neden olacak, öykünün finali bakımından da ayırt edici bir nitelik taşıyacaktır: Kendisinin aksine, yalnızlığını ve yoksulluğunu saklamadan yaşayabilme cesareti gösterdiği için saygı beslediği ve varlığını duyumsasın diye ayakucuna oturduğu bu adamın, bir sonraki aşamada -siyasi şubede- karşısına işkencecisi olarak çıkması, yaşamdaki rastlantısallıktan ziyade metaforik bir düzleme işaret edecektir. Ruhsal bir eziyete dönüşmüş yalnızlık, mutsuzluk ve yoksulluk halinden başka bir duruma, gerçek bir işkenceciye duyulan yakınlığa ve fiziksel şiddete doğru çekilmenin döngüsü olarak okunabilecek bu düzlem, zaman zaman diğer öykülerde de gösterecektir kendisini.


DEVİNGEN SONBAHAR / KIŞ ÖYKÜLERİ

Cevat Turan'ın öykülerinde, mevsimlerin sıklıkla sonbahar ve kış olması, kitabın adının neden İnsanın Üşüdüğü Yer olduğu konusunda okuyucuda yanlış bir intiba uyandırmamalıdır; çünkü 'insanın üşüdüğü yerin neresi olabileceği' sorusu, öykülere derinlemesine bakabilen bir okuyucuyu, kötü yaşam koşullarının fon olarak kullanıldığı 'insanlık durumları'yla vücut bulan şu sözcüklere doğru sürükleyecektir: yoksulluk, yalnızlık, mutsuzluk, sevgisizlik, ölüm, hayal kırıklığı, gelecek korkusu, ilişkilerin yüzeyselliği, belirsizlik vb... 'İnsanın üşüdüğü yer', tam da burasıdır işte.
Anlatının köy-kasaba-kent üçgeninde ve olay-kesit/durum öykücülüğüyle iç içe geçerek kurulması, salt gereçlerin yerli yerinde kullanılması bakımından değil, aynı zamanda anlatının devamlılığı açısından da önemli bir unsurdur. Kitaptaki öyküleri okurken, zaman zaman tek bir öyküyü mü, yoksa kimi öykülerin farklı boyutlarını mı okuduğunuz şüphesine kapılabilirsiniz çünkü.
Sözgelimi, dere kenarındaki tek odalı, penceresi gazete kâğıtlarıyla kaplı, tahta kapılı evde kalan genç devrimcinin ("Sadece Ben Gördüm, Siz Uyuyordunuz"), bir başka öyküdeki evi yine tek odalıdır ("Umut Hep Vardı"), ama bu kez dere kenarında değil mahalle mezarlığının yanı başındadır ve penceresi naylonla kaplıdır, annesinin yünden diktiği yer yatağı da sünger yatağa dönüşmüştür. Ya da, "Umut Hep Vardı" öyküsünde, kiremit ocaklarında çalışmaya başlayan genç devrimci, bir başka öyküde ("Güneş Hiç Isıtmadı ki"), kiremit fabrikalarında çalışan genç işçi temsilcisi olarak çıkar karşımıza; yine yaşlı bir annesi ve sakat bir ablası vardır, yine yoksuldur ve yine mücadele azmiyle doludur.
Öykülerdeki konusal geçişkenlik ve tematik ortaklıkla yakalanan bu anlatı şekli, bir kesintisizlik/süreklilik duygusuna neden oluyor haliyle; ve öykülerin dönemsel ve yer yer otobiyografik özellikler taşıdığını düşündürtüyor okuyucuya.
Belki de yazar, kitabın açılış öyküsünde kahramanına söylettiği şu cümleyle, sonraki kimi metinlerin habercisi olacak, öyküler arası geçişkenliğe vurgu yapacaktır: "Uyuyakalmıştım oturduğum yerde. Ne kadar zaman uyumuştum, sabah mı olmuştu, yoksa hâlâ aynı gecenin devamında mıydım, anlayamıyordum!"

YOKSULLAR, DEVRİMCİLER VE BİR DÖNEMİN SONU

Cevat Turan'ın İnsanın Üşüdüğü Yer'de anlattığı yoksulluk durumu, teknolojik gelişmenin zirveye çıktığı günümüzden oldukça farklıdır, temel gereksinimleri için çalışmak zorunda kalan insanlar vardır bu öykülerde; üstleri başlarındaki kılık kıyafetlerin yırtık pırtık ve yamalarla kaplı oluşu yoksulluğun derecesi hakkında fikir edinmemizi sağlayacaktır.
Devrimci karakterler ise, kitaplar arasında, sanata ve şiire ilgi duyan, en yakın arkadaşları ya da yoldaşları tarafından hep yarı yolda bırakılan, toplumsal yaşama ilişkin çelişkili düşünceler taşıyan tiplerdir. Sosyalist ideolojiye sahip, 'düzeni değiştirme' iddiasındaki bu tiplerin -pek az karşılaştığımız- kimi 'sloganik söylemleri'nin öykülerin bütünlüğünü zedelemeden -mesaj kaygısından azade- yenilgiyle nihayete ermesi, Cevat Turan'ın en büyük başarısı sanırım.
Çünkü bir dönem, yenilgiyle kapanacaktı ve öyle de oldu. Ama yazarın bir öykü başlığına gönderme yaparak söyleyecek olursak, insana dair 'umut hep vardı'...

Varlık dergisi, Eylül 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder