Katladık Yazıları’ndan...
EĞLENCE VE MACERANIN TADI: K DERGİSİ
K dergisini, çıktığı günden bu yana ısrarla takip etmeye ve inatla anlamaya çaba sarfeden bir neslin evlatlarıyız. Bir rivayete göre dergi, haftalık 14 binlik bir tiraja sahipmiş! Hal böyle olunca, ‘demek ki sorun bizdeymiş’ diye düşünmeden edemedik; öyle ya, 14 bin kişinin bir bildiği olmalı! Üstelik söz konusu dergi, ‘sevilerek’ okunan bir dergiyse; ne denilebilir ki! Şunca sayısına karşın, bir tane yazar tanıtımını başından sonuna, keyif ve zevkle okuyabilme becerisi gösteremiyorsak hatayı kendimizde aramalıyız.
Derginin 22 Aralık 2006 tarihli sayısı, geçtiğimiz haftalarda Sabah gazetesiyle birlikte ücretsiz dağıtıldı. Ve iyice anladık ki, sorun ‘tamamen’ bizdeymiş! Her yazar için yapılan o alengirli, bir başka deyişle derin, felsefî (!) sözcüklerle örülü cümlelerden oluşmuş girizgâhları, o büyülü, devrik sözdizimlerini anlamak kim, biz kim!
Sözü fazla uzatmayalım da aşağıdaki hezeyan dolu satırlardan kurulmuş şu girizgâhlara bir bakalım (imla aynen korunmuştur):
K’NIN ŞATAFATLI GİRİZGÂHLARI
“Kelimelerin içini, ifade ettikleri anlamın gerçekliğiyle doldurabilmek için onlara yazarından bir şeyler de katılması gerekir... Bu açıdan bakıldığında her roman yazarını anlatır biraz da; böyle kitaplarda okuduklarımız, yazarın yaşadığı ve bizim bilemeyeceğimiz olayların, binlerce şifre içeren, üzerleri romana has şeffaf örtülerle örtülmüş manifestosuna benzerler...”
(Cana Yalçın, “Beni Aldattın mı Elsa - Louis Aragon”, Sayfa: 7)Yukarıdaki örnek, yine ‘iyi’ sayılır; beterin beteri var çünkü (devam edelim):
“Duyduklarınız nerede kaldı, küçük bir çocuk olduğunuz sıralarda size anlatılanlar? Kırışarak kıpırdayan dişsiz ağızlı yaşlıların, şişe dibi gibi gözlüklerine rağmen yine de sizi seçebilmek, hatta neredeyse kim olduğunuzu çıkarabilmek için gözlerini kısarak anlattıkları o doğduğunuz toprağın geçmişi olan efsaneleri, gizemli cinlerin, iyiliksever perilerin, saydamlıklarıyla var oluşu yaralayan hayaletlerin tasvir edildiği mistik hikâyeleri, korkunç kıyımların kendi korkunçluğunu aşan ayrıntılarıyla dile getirildiği savaş anılarını, genellikle kerevetine hep beraber çıkılan o zoraki mutlu sonlarla biten masalları unuttunuz mu?”
(Cansu Yılmazçelik, “Cinlerin Yazarı - Gabriel Garcia Marquez”, Sayfa: 16)
Lafı dolandırıp durmakta K’nın üzerine bir başka dergi var mıdır acaba? Ama asıl ‘garabet’ aşağıdadır:
“Çocukken basittik. Dünya komik bir gerçeklik, hayaller oyunların bahanesiydi. Sokaklarda ağaçlar ve yollar, evlerde kahkahalar ve rüyalar yaşardı. Sonu olmayan masallar anlatırdık sıkılmadan. Zamanın nerede oturduğunu bilmezdik. Herkes çok büyük, ölüm imkânsızdı.”
Diyelim ki, bu girizgâh sizi kesmedi; arkadaşımız, yazının ilerleyen bölümlerinde size, ‘sokak jargonu’yla yazar tanıtımının ‘gayri-estetik/postmodern’ buluşmasını gösterecek:
“Vonnegut yirmili yaşların avareliğini yaşadığı yıllarda annesi intihar etti. Ölümle ilk karşılaşması oldu bu. 1944’te Almanların karşısında yer alan Amerikan Ordusu’nun askeri oldu. İkinci Dünya Savaşı’na katıldı. Dresden katliamında ölmedi. Ölüm bu kez gösterip de vermedi.”
(Hazal Yılmaz, “Melekler Mafya Olsaydı - Kurt Vonnegut”, Sayfa: 2)
DERGİNİN SERÜVENİ
K’nın çıkmaya başlamasının üzerinden neredeyse bir yıl geçti, ne var ki yazar arkadaşlar en ufak bir ilerleme ‘kaydedemedi’; uzadıkça uzayan, bin dereden su getirilen, üç-dört paragraflık aynı ‘enteresan’ girizgâhlar; laf olsun beri gelsin edasıyla metne sıkıştırılan sözcükler; gelişigüzel, karmakarışık, acayip sözdizimleri; ilk anda büyük büyük laflar ediliyormuş intibası uyandıran anlaşılması zor, devrik cümle yapıları...
K YAZARLARINA ÖNERİ
Derginin yazarları, bütün yazıların tek bir kalemden çıkıyormuş izlenimi verdiğini hiç mi fark etmiyorlar; sanki bütün yazıları -mahlas kullanarak- Pakize Barışta kaleme alıyor. Hayır yani, kullandıkları bu özentili, savruk ve özensiz dili Pakize Ablalarından edindilerse, yanlış yoldalar! (Radikal İki arşivine giriniz ve ablanız Pakize Barışta’nın 27 Mayıs 2001 tarihli “Akan Zamanın Sahibi” ve 10 Haziran 2001 tarihli “İsyan Günlerinde Dans” başlıklı hezeyanlarını -ve tabii Ahmet Oktay’ın söz konusu yazılara ilişkin, 3 Haziran 2001 tarihli “Eleştirmeci Üzerine” ve 17 Haziran 2001 tarihli “Eleştiri mi Reklam mı?” yanıtlarını- okuyunuz.)
OKUYUCULAR İÇİN MİNİK BİR TEST
Bugüne dek onlarca sayısı çıkan dergide sayısız yazar tanıtımı okudunuz; sizi derinden etkileyen bir yazarın yaşamıyla ilgili iki paragraflık bir tanıtım yazısı yazabilir misiniz? Aklınızda en ufak bir bilgi kırıntısı kaldı mı? Bu soruya verilecek yanıt, bir derginin varlık nedenine verilmiş en sağlıklı ve en sağlam yanıtlardan biri de olur aynı zamanda...
SONSÖZ YERİNE
Bu yazı, K dergisini ‘kurtarmak’ için kaleme alınmamış, tamamen okuyucuları için tasarlanmıştır; çünkü büyük bölümü, nitelikli edebiyat, öykü ve şiir dergilerini takip etmedikleri gibi, sağa sola ‘özentili’ ve ‘ağdalı’ bir dille öykü, deneme, inceleme ve kitap tanıtım yazıları göndermekten de geri kalmıyor... Sadece K ile olmaz; bizden söylemesi...
Katladık dergisi, Sayı: 4, Yıl: 2006
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder